17 Aralık 2007

ÇETİN ALTANIN KÖŞESİNDEN...

O TATAVATALAR Kİ İNCİR ÇEKİRDEĞİNİ DOLDURMAZ


Nasreddin Hoca'ya sormuşlar: - Hoca, evrensel değerde bir müzisyen olan Fazıl Say'la, Hazine'den geçinmeli "mevki sahipleri" arasında ne fark vardır?
Nasreddin Hoca, gülümseyerek sakalını sıvazlamış:
- Fazıl Say, piyano çalar, demiş; Hazine'den geçinmeli "mevki sahipleri"nden bazıları sadece ağızlara bal çalar; bazıları da, yaranmak istedikleri kapıları çalar; bazıları ise sadece çalar.
* * *
Eğlenceli bir bulmaca:
Önce ayağa kalkın. İki avucunuzu kulaklarınızın üstüne iyice bastırın. Ağırlığınızı bir ayağınızın üstüne vererek, öteki ayağınızla öne, yana, arkaya doğru adım atar gibi yapıp, sonra tabanınızı hızlıca yere bastırın.
Arkasından tabanını yere bastırdığınız ayağın üstüne ağırlığınızı verin; öteki ayağınızla aynı hareketleri yapın.
Bir adım öne gidince, yine tekrarlayın aynı hareketleri.
Tamam mı?
* * *
Şimdi soru şu:
- Bu kimin taklididir?
* * *
Yanıt olarak, ola ki:
- Karanlıkta mayın tarlasına düşmüş bir köylünün, diyeceksiniz.
— Hayır.
* * *
Belki de:
- Zeybek oynamaya çalışan bir aceminin, diyeceksiniz.
— Hayır.
* * *
Yanıtını merak mı ettiniz bulmacanın:
- İhalelere sinsice sokulup, saman altından su yürütmeye uğraşa uğraşa, usulca "yap-sat"çılığa uzanarak, cüzdanını kabartmaya çalışanların taklidi.
* * *
Vaktiyle mitinglerde kürsülere çıkıp:
- Yılda 100 bin tank yapacağız diye bağıran, parti başkanları vardı.
Bu yakınlarda da kulağımıza, çok yakında dünyanın en kalkınmış 10 ülkesinden biri olacağımız teraneleri çalınıyor.
* * *
Tahranlı 2 arkadaş konuşuyorlarmış; biri:
- Ben, diyormuş öylesine büyük, öylesine büyük bir ev yaptırdım ki, geçen yıl dama çıkan ustaların elinden kayan bir keser hâlâ düşüyor, henüz yere varmadı.
* * *
Öteki arkadaşı:
- Ya, demiş; ben de bir hıyar büyütmeye başladım, büyüttüm, büyüttüm, büyüttüm; kökü Isfahan'da olduğu halde, ucu Tahran'ın varoşlarını geçmeye başladı.
* * *
Büyük mü büyük bir ev yaptırdığından söz açan İranlı:
- O kadar da büyük hıyar olur mu, demiş.
Arkadaşı da:
- Olur ya, demiş; şayet keseri düşürmezsen, büyüye büyüye ucu kıçına girecek.
* * *
Kim isterse bir hıyar ekip, başlayabilir büyütmeye...
* * *
İncili Çavuş'a sormuşlar:
- Çavuş, Hazine'den geçinmeli "mevki sahipleri"nden bazıları; neden bizim kırk yılda bir yetişen evrensel değerdeki yazarlarımıza, heykelcilerimize, müzisyenlerimize karşı bu kadar kırıcı ve hoyrat davranıyorlar; sanattan anlamadıkları için mi?
* * *
İncili Çavuş:
- Angutluklarının asıl nedeni, demiş; kendilerinin öneminin, sadece koltuklara oturan taraflarıyla var olması; evrensel ölçüde beyin ve gönülleriyle var olanlara karşı da, müthiş bir aşağılık duygusuna kapılıyorlar...
* * *
Taner Aktop'tan da bir fıkra:
Yolculuktan dönen İdris, kahvede oturanlara sormuş:
- Yahu pizüm Temel, nasil öldi?
— Kalpten citti, dediler.
- Vasiyetu filan var miydu?
- Var idu. "Penu denize gömun" temiş idu.
- Cömdünüz mü?
- Cömdük amma, mezarinu kazarken çok kayip vurduk.
* * *
Biribirlerinin iktidarını gömmek için uğraşan siyasetçilere de yakışan bir fıkra işte...
* * *
Bektaşi babasına sormuşlar:
- Baba erenler, Yunus Emre'nin şu dörtlüğü:
Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver onları
Bana seni gerek seni
bugün en çok nereye yakışır sence?
* * *
Baba erenler:
- En çok, demiş; dolarlarla euroların üstüne...
* * *
A. Necmettin Çanga'dan bir şiirle bitirelim yazıyı.

Biri Var

Kemiklerimde
Kulaklarımda
Başımda
Sallanan biri var

İçimde Dışımda Kaçan biri var

Gündüz
Gece
Uçan biri var gelen giden aldanan biri var bakan duyan susan biri var
_________________ÇETİN ALTAN_____________

Hiç yorum yok: